Mekanik Türk: Bir satranç illüzyonu
Tarih boyunca insanlar, kendi zeka ve becerilerini makineler yoluyla taklit etmeye çalışmış olsa bu alandaki ilk örneklerden biri 18. yüzyılda ortaya çıkmıştır. 1769 yılında Avusturyalı mucit Wolfgang von Kempelen tarafından tasarlanan ve “Mekanik Türk” (“The Turk” – “The Mechanical Turk”) olarak bilinen otomat, bu hayalin somut bir ürünüydü ve aslında İmparatoriçe Maria Theresa için yapılmıştı. 1854’e kadar sağlam kalan ve birçok tura katılan cihaz, son olarak saklandığı müzede çıkan yangın sonucunda yok oldu.
Görünüşte satranç oynayabilen bir makine olan Mekanik Türk, hem teknik dehası hem de gerçekte bir illüzyondan ibaret olan yapısıyla döneminde dünya genelinde yankı uyandırmıştı. Mekanik Türk, bir masaya yerleştirilmiş şekilde çalışan, Osmanlı tarzı bir kostüm giyen ve satranç tahtasının başında oturan insana benzeyen bir figürden oluşuyordu.
Babbage, otomatın “zeki” olmadığından, yalnızca ayrıntılı bir aldatmaca olduğundan ve bir şekilde Turk’ün hareketlerini içeriden kontrol eden bir kişiyi gizlediğinden şüpheleniyordu. Makinenin içinde bir insan satranç ustası olsa da makineyi inceleyenler o bölmeye erişemiyordu. Açılan kısımlarında ise karmaşık dişli mekanizmaların olduğu görülüyordu. Ancak yine de Babbage haklıydı. Bu arada Babbage, belki de Mekanik Türk’ten etkilenerek hesap makinesini (fark makinesi) geliştirmiş ve yaptığı icat, günümüz bilgisayarlarının geliştirilmesinde önemli katkılarda bulunmuştu. Bilgisayarlar da günümüzde yapay zekalar dahil her şeye güç veren yegane şeyler.
Mekanik Türk, teknolojik çağın bir öncüsü olmasa da, yapay zekanın öncül fikirlerini temsil ediyordu. Bu fikirler, 20. yüzyılın ortalarında Alan Turing ve John McCarthy gibi bilim insanların çalışmalarıyla gerçek bir bilim alanına dönüştürülecekti. Ve günümüzde ise yapay zeka çağının içerisinde yaşıyoruz.
Günümüzün illüzyonu da “yapay zekalar”
İllüzyon diyorsak burada bir aldatmacadan bahsetmiyoruz elbette. ChatGPT ve benzerleri “gerçek bir zeka” algısı yaratmaya çalışıyor. Bunlara sürekli olarak “yapay zeka” diyoruz. Ancak daha önce de aktardığımız gibi ortada henüz bir “zeka” yok; illüzyon da burada zaten. Bu bağlamda Sam Altman’ın Mekanik Türk ifadesi de bir zemine oturuyor.
ChatGPT’ye güç veren GPT-4 veya GPT-4o’nun arkasında Büyük Dil Modellerinin (LLM) olduğunu belirtmeliyiz. Tüm büyük dil modelleri gerçek bir anlayıştan ziyade olasılıklar ve istatistiksel ilişkiler temelinde çalışırlar. Bunlar ise inanılmaz büyük veri setleriyle şekillendiriliyor. Nereden gelirse gelsin tüm bu veriler birden fazla düğüm ve katmandan oluşan bir sinir ağı aracılığıyla işleniyor. Yani, LLM’lerin inanılmaz gücü, herhangi bir kavram veya fikir anlayışından ziyade tamamen bu kalıpların ve olasılıkların tanınmasına ve yeniden oluşturulmasına dayanıyor
Bu yapay zekaların oluşturduğu cümleler veya görseller hayranlık uyandırabilse de Aslında LLM’ler kelimeler de kullanmazlar. Hatta kelimelerin gerçekte ne anlama geldiğini veya farklı durumlarda neye işaret edebileceklerini dahi bilemezler; bunları belirli düzenler ve kalıplar sunan birbiriyle ilişkili sayı kümeleri olarak görürler. Bu da bizim gördüğümüz ve kullandığımız yapay zekaların aslında illüzyon olduğuna işaret ediyor. İlginç ve ironik bir şekilde aslında bu dil modellerinin tam olarak nasıl çalıştığını da bilmiyoruz; tıpkı o dönemde Mekanik Türk’ün nasıl çalıştığını bilmeyenler gibi. Dahada ilginci günümüz yapay zekalarını yapanlar bile bu modellerin nasıl çalıştığını bilmiyor.
Daha fazla ayrıntı için: