Kuzenlere kızdı vasiyeti yırttı: Son sözü hakim söyledi
İngiltere’de başarılı bir karavan sahasının sahibi ve işleticisi olan Bayan Carry Keats, öldüğünde arkasında 800.000 sterlinlik (35 milyar TL) bir servet bıraktı. On sekiz ay önce, sahip olduğu neredeyse her şeyi beş kuzeni arasında paylaştıran bir vasiyetname hazırlamıştı; bunlardan biri – ikinci kuzeni David Crew – kendisinin ve merhum kocasının onlarca yıldır yakın arkadaşıydı. Diğer dördü David’in kız kardeşi Angela Crew ve ikinci kuzenleri Kevin, Jason ve Leon Whitehorn’du. Ancak hayatının sonlarına doğru, kendisinden dokuz yaş küçük olan küçük kız kardeşi Josephine’le yakınlaştı. Josephine onu son gününe kadar baktı. Kuzenlerin ise bayan Keats’i huzurevine yerleştirme istekleri (Evde iki defa düştüğü gerekçesi ile) vasiyetnamenin de kaderi olacaktı.
Carry Keats, hastanede geçirdiği son hastalığı sırasında vasiyetinin sayfalarının dörtte üçünü fiziksel olarak yırtarak, beş uzak kuzenini, kendisiyle “sevgi-nefret ilişkisi ” yaşadığı küçük kız kardeşine karşı karşıya getiren bir aile dramı yarattı. 1837 yılında Viktorya döneminde çıkarılan bir yasaya göre, herhangi bir kişi, belirli kurallara uyulduğu takdirde, hazırladığı vasiyetnameyi yırtarak yasal olarak iptal edebiliyor.
KUZENLER İTİRAZ ETTİ: “ELLERİ İLE YIRTACAK KADAR GÜCÜ YOKTU”
Bayan Keats’in kuzenleri – vasiyetname uyarınca servetinin çoğunu paylaşacak olan – bir mahkeme itirazı getirdiler ve ölmekte olan emeklinin belgeyi kendi elleriyle sonuna kadar yırtamayacak kadar zayıf olduğu için geçerli bir şekilde iptal etmediğini iddia ettiler. Bayan Keats’in oğlu
David Crew ve Bayan Oakley’in kuzeni Lucy Whitehorn’un önderlik ettiği kuzenler, Bayan Keats’in yalnızca dörtte üçünü yırtacak kadar güçlü olması ve geri kalanının avukatı tarafından kendi isteği üzerine yırtılması nedeniyle vasiyetnamenin geçerli kalması gerektiğini söylediler. Bayan Keats’in kız kardeşine hiçbir şey bırakmak istemediğini ve ölüm döşeğindeyken bile servetini böylesine dramatik bir şekilde kimin elde ettiği konusunda fikrini değiştirecek zihinsel kapasiteye sahip olmadığını iddia ettiler. Ayrıca Bayan Keats’in avukatı Hafwen Webb’e vasiyetnamenin yırtılması için onay vermesi yönündeki sözlü olmayan “başını sallamasının”, vasiyetnamenin imhasının kendisi tarafından tamamlanmasından memnun olduğu yönündeki yasayı tatmin etmeye yeterli olmadığını ileri sürdüler. Kuzenler adına konuşan avukat Simon Sinnatt, hâkime, 1837 tarihli Vasiyetname Yasası uyarınca, vasiyetnamenin imhasının geçerli olabilmesi için Bayan Keats’in ya vasiyeti kasten kendisi imha etmesi ya da avukatını bunu yapmaya yetkili kılması gerektiğini söyledi; “Ölen kişi vasiyeti yeterince imha etti mi? Ölen kişi Hafwen Webb’e imhayı tamamlama yetkisi verdi mi yoksa buna rıza gösterdi mi? Ölen kişi vasiyeti imha etmek için gerekli niyete sahip miydi? Vasiyet iptal edildiyse, ölen kişi bunu yapacak zihinsel kapasiteye sahip miydi? Hafwen Webb’in yırtılma işlemini tamamlaması, yetki eksikliği nedeniyle sürecin tamamlanmasını geçersiz kılabilecek bir sorunu gündeme getiriyor” dedi.
HAKİM: “MALINA ÇÖKMEK İSTEDİNİZ”
Son sözü hakim söyledi. Vasiyetin Bayan Keats’in yetkisiyle hukuka uygun şekilde imha edildiğini tespit ettiğini belirterek şunları söyledi :
“Bu basit yırtma eyleminin arkasında, daha geniş ailede haksız nüfuz, açgözlülük ve zorbalık iddialarını içeren düşmanlık ve ölen kişinin hayatının son birkaç yılında ve ölümünden sonra mal varlıkları için yakışıksız bir çekişme var. Carry’nin iptalin gerçekleştiği süre boyunca yeterince bilinçli bir aralığa sahip olduğunu düşünüyorum… Carry’nin bu dar zaman aralığında kapasitesinin olduğunu düşünüyorum”
BAŞ SALLAMAK YETERLİDİR
Avukatının vasiyetname ile ilgili işlemleri tamamlaması gerektiğini belirttiği “başını sallama” ile ilgili olarak yargıç şunları söyledi:
“İletişimin olumlu ve fark edilebilir olması gerekir, bu olgusal durumlarda baş sallamanın böyle olduğunu düşünüyorum ve burada olduğu gibi sözsüz de olabilir”
